Şunun için etiket arşivi: kadın sitesi

Enerji veren ve lif bakımından zengin olduğundan metabolizmayı düzenleyen mısır hakkında her şeyi sizler için araştırdık. Peki mısırın faydaları nelerdir? Patlamış mısır faydalı mı? Haşlanmış mısırın suyu içilir mi? Haşlanmış mısırına her sokakta rastlamak mümkündür. Özellikle Asya ülkelerinden biri olan Güney Kore’de bol tüketilen mısırın sadece haşlanması yenmez aynı zamanda haşlamadan elde edilen suyu da içerler.

Haşlanmış, patlamış ve baharatlı olarak kullanılan mısır, salata, yemek ve çerez olarak tüketilir. Meksika ve Orta Amerika’da yetişen zamanla tüm dünyaya yayılan mısır sadece yiyecek olarak değil aynı zamanda cilt bakımında ya da tıbbı tedavide kullanılır. Anadolu’ya gelen mısır ise kurutulup ufalandıktan sonra un olarak da üretime başlandı. Sadece mısır değil etrafındaki bitki ve sapları da insan sağlığına faydası vardır. Lisin ve triptofan gibi maddeler protein etkisi yapar. Ayrıca içeriğinde lif ve aminoasit gibi insan sağlığına destek veren vitamin ve mineraller vardır. Ülkemizde şuan en çok Karadeniz ülkesinde yetiştirilip tüketilen mısırın yağı da çıkartılarak kullanılır. Bilim liteatüründe Angiosperms olarak bilinen mısırın tüm dünyaya nasıl yayıldığı tam olarak bilinmez. Ancak bununla ilgili ciddi araştırmalar var. Bazı bilim insanları mısırın en saf halinin neredeyse olmadığını vurguluyor. Sulu ve nemli bir toprak ihtiyacı olan mısır güçlü lif bakımından sindirim hastalıkları için inanılmaz faydası vardır. 

PATLAMIŞ MISIR FAYDALI MIDIR?

Film izlerken çoğu insanın vazgeçilmezi haline gelen patlamış mısır hakkında birçok yanlış bilgi vardır. Yağ ve tuzda patlatılarak elde edilen bu besin aslında zeytinyağı ve az miktarda tuzla yapıldığında faydalı olur. Bu yüzden bazı uzmanlar faydalı olduğunu savunur. İçeriğindeki bol miktarda lif sayesinde sindirim hastalıklarına fayda sağlar. Aynı zamanda kan şekerini dengelediği uzmanlar tarafından halen savunuluyor. Zeytinyağı ile patlatıldığından omega-3 yağ asidi bakımından zengin olur. Bu da kalp ve damar hastalıklarını önler. Kabızlık için oldukça doğa bir ilaçtır. 

HAŞLANMIŞ MISIR SUYU İÇİLİR Mİ?

Güney Kore insanının sağlıklı olduğu hemen hemen herkes tarafından biliniyor. Abur cubur tüketiminde en alt sıralarda yer alan Koreliler bu ihtiyaçlarını doğal yollarla gideriyorlar. Bunlardan biride mısırdır. Kahvaltıdan önce mısır tanelerini kaynatıp bir bardak olarak hem suyu hem taneleri tüketen Koreliler, metabolizmayı hızlandırdığı yönünde açıklamalarda bulundu. Aynı zamanda mısır haşlaması suyu, sindirim sistemini temizler. Bağırsak parazitlerini azaltır. Mide asidini dengeleyerek, ülser ve reflü gibi hastalıkları önler. 

MISIRIN FAYDALARI NELERDİR?

Karaciğer vücuttaki tüm yağları toplayıp atmaya yarayan organdır. Aynı zamanda bu organ kolesterol seviyesinde de etkilidir. Karaciğerin çalışmaması durumunda yağların vücuttan atılmaması kötü kolesterol seviyesinin yükselmesine zemin hazırlar. Bu da çok ciddi kalp ve damar hastalıklarına neden olur. Mısır içerdiği doymamış yağ sayesinde bu yağ oranını dengeleyerek kötü kolesterolün yükselmesini engeller.

Bir bardak mısırın içerisinde yaklaşık 30 gram karbonhidrat bulunmaktadır. Bu karbonhidrat vücudun ihtiyacı olan enerjinin yüzde 80’ini karşılar. Aynı zamanda karbonhidrat beyin ve sinir hücreleri için oldukça etkilidir. Uzmanlar spor yapanlar için performanslarını artırmak amaçlı günde bir tane haşlanmış mısır tüketimini öneriyor.

Demir eksikliği kansızlığa neden olur. Aynı zamanda B12 ve folik asit gibi maddelerin eksikliği de zamanda kansızlık yani ameni gibi ciddi hastalığa sebebiyet verir. B12 bakımından zengin olan mısır kandaki hücreleri yenileyerek kansızlığın yaşanma riskini azaltır.

İçerdiği çözünebilir lifler sayesinde sindirimi kolaylaştıran mısır yaşam kalitesini etkileyen kabızlık gibi hastalıkların yaşanma oranını düşürür. Bağırsakların daha sağlıklı çalışmasını destekleyen mısır, iltihap bağırsak sendromunu önler. Uzmanlar bağırsakları hızlı çalışan kişilerin mısır tüketirken daha dikkatli olmaları gerektiğini vurguluyor.

Göz sağlığı için en etkili maddeler beta-karoten ve A vitaminidir. Bunlar sayesinde korneada herhangi bir incelme ya da deforme meydana gelmez. Ancak bazı nedenlerden ötürü azalan bu iki madde sonucunda ciddi göz hastalıkları yaşanır. Bu iki madde bakımından doğa da en zengin besinler arasında yer alan mısır düzenli tüketildiğinde bu gibi durumların yaşanma riskini düşürür.

Yapılan araştırmalara göre mısır vücutta gezen serbest radikalli hücrelerin oranını azaltır. Bu etkisi sayesinde DNA’nın yapısını korur. Böylece tümörlü hücrelerinde oluşma olasılığını düşürerek kanseri önler. Meme ve karaciğeri gibi kanserlerde oldukça etkilidir.

Beyin hücrelerinin sağlığı için faydalı olan timin bakımından da zengin olan mısır, güçlü bir hafıza ile ileri yaşlarda yaşanma ihtimali olan alzheimer gibi hastalıkların yaşanma riskini azaltır.

Kilo vermede yardımcı olduğu kadar kilo almada da fayda sağlayan mısırı diyetisyenler önermeden tüketilmesi uygun olmaz. Çünkü her insanın metabolizma yaşı oldukça farklıdır. 

MISIR ALERJİSİ VAR MIDIR?

İçeriğinden fazla fruktoz içeren mısır alerjiye neden olabilir. Vücuttaki protein maddelerin fazla üretilmesi karşısında bağışıklık sisteminde antikor üretmesi alerjinin yaşanmasını sağlar. Genellikle migren, egzama, bulantı, kusma ve kurdeşen gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu yüzden uzmanlar özellikle hamile kadınların tüketmeden bir doktora başvurması gerektiğini söylüyor. 

Dünyada en sık rastlanan kanser türlerinden biri olan kolon kanseridir. Peki kolon kanseri (kalın bağırsak) nedir? Kolon kanserinin belirtileri nelerdir ve tedavi yöntemi var mıdır? Kolon temizliği nasıl yapılır? İleri yaşlarda erkeklere oranla kadınlarda sıklıkla görülen kolon kanserine dair bilinmesi gerekenleri sizler için derledik.

Sindirim sisteminde kalın bağırsak olarak geçen yere kolon denir. Görevi dışkılamayı sıvıya dönüştürür. Bağırsakların işlemini kolaylaştırır. Ancak çeşitli sebeplerden ötürü ile işlevselliğini yitirir. Özellikle sağlıksız beslenme ve lif oranı az olan besinler tüketmek kolon sisteminin ihtiyacı olan vitamin ve minerali sağlamadığından hasara uğratır. Bunun sonuncunda düğümlenme hatta ilerisi kansere neden olur. Halk arasında kolon kanserine kalın bağırsak kanseri denir. Sindirimin son kısmında yer alan kolon karnın sol üst köşesindeki dalağın altında yer alır. Yiyecek ve içeceklerde vücuda giren bazı hücreler ya da kolon bölgesinde olan bazı hücrelerin DNA’larının genetik ve çevresel etkilerle bozulması sonucu kolon kanseri yaşanır. Erken teşhis edildiğinde bu bölgedeki kanserli hücrelerin ilaçlarla temizlenme olasılığı vardır. Ancak geç fark edildiğinde cerrahi operasyon gerektirir ve sindirimin sağlıklı akışını olumsuz etkiler. Aynı zamanda bu hücreler lenf bezlerine oradan da kan dolaşımı nedeniyle karaciğer ve akciğere kadar ilerleyerek sadece sindirimi değil tüm organları olumsuz etkiler. Kolon kanserini en çok beslenme alışkanlıkları, çevresel etkenler ve kalıtsal genetik özellikler etkiler.

KOLON KANSERİNE NEDEN OLAN DURUMLAR?

Düzensiz kilo alıp verme ve aşırı yağlı karbonhidratlı beslenme

Bağırsakların iltihaplanması ve bağırsak içerisindeki sindirim hücrelerinin sağlıklı çalışmaması

Yaş ilerledikçe yaşanan sindirim sıkıntıları

Sürekli kabız olanlar

Aile öyküsünde daha önceden ortaya çıkan kanserli hücreler

Sigara ve alkol gibi zararlı maddelerin vücuttaki serbest radikalli hücrelerin sayısını artırması sonucu kolon kanserinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar.

KOLON KANSERİ BELİRTİLERİ NELEDİR?

Tuvalet alışkanlığında aksama yaşanması

Bağırsaklardaki sindirimde zorlanma

Bağırsak ve karın sol kısmında kasılma sürekli sancılanma

Dışkılama sırasında ağrı hatta ilerisinde kan bile akması

İştahsızlık, halsizlik, baş ağrıları ve mide de sürekli ağrı yaşanması gibi durumlarla kendini gösterir.

KOLON KANSERİ TEŞHİSİ NASIL YAPILIR?

Kanseri teşhis etmek oldukça zaman alır. Çünkü tüm belirtiler bazı hastalıkların belirtileri ile aynı olduğundan hasta öncelikle kanserden kaynaklı olduğunu düşünmez. Ancak uzman bir doktora göründükten sonra doktor dışkıdan gelen kanı incelemeye alır. Daha sonra ise kolon grafisi ve bilgisayar tomografisi çekilir. Bağırsaktan örnek alınarak yapılana laboratuvar testinden sonra kesin tanı için endoskopik tetkikler yapılır.

KOLON KANSERİNİN TEDAVİSİ NEDİR?

Tüm bu araştırmalardan sonra doktor kanserin evresine göre tedavi seçenekleri uygulamaya başlar. İlk evrelerdeki kanserde ilaç tedavisi uygulanır. İkinci olan evrede ise genellikle hastalığın yaygınlaşmasını önlemek için kemoterapi yöntemi tercih edilir. Son evrede olan kolon kanseri için ise cerrahi yöntem uygulanır. 

KOLON KANSERİNDEN KORUNMAK İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Beslenme de meyve ve sebze tüketiminde lifli gıdalar tercih etmekte fayda var. Lif bağırsaklar için adeta bir doğal ilaçtır. 

Düzenli egzersiz ve su tüketimini artırmak da kolonlar için tembelliği önler. Kolonlar yanı bağırsak sistemi tembelleştikçe hücrelerin işlevselliği azalır. 

Bağırsakların iltihaplanmasını önlenmek için faydalı asitler tüketmek gerekir. Örneğin elma suyu faydalı asitler arasında en etkilidir. Bunun dışında erik ve limon suyu da etkilidir. Ancak gün içinde aşırı tüketilmesi mide ya da bağırsak denilmesine yol açar. Bu yüzden bir bardak elma suyu gün içinde yeterli olacaktır. 

Kalsiyum maddesinin fazla olduğu besinler tüketilmesi kolon hücrelerini güçlendirir. İşlevselliğini artırarak hücrelerin tembelleşmesini önler.

Ton balığı, uskumru, süt ve mısır gevreği gibi besinler tüketerek vücuttaki D vitamini eksikliği giderilmeye çalışılır.

KOLON TEMİZLİĞİ NASIL YAPILIR?

Organik bir adet elma 

Organik yarım limon

Bir çay kaşığı zencefil tozu

Bir çay kaşığı deniz tuzu

Elmanın ve limonun suyunu iyice çıkartın. Bir kaba koyup içine zencefil ve deniz tuzunu koyup. Yarım bardak sıcak su ekleyin. Ocakta 5 dakika kaynatın. alıp 10 dakika bekleyip süzüp için. Sabah aç karna akşam yemeklerden 2 saat önce tüketin. 

Saçlarınızı sık sık kökten uca boyamak, saçlarınızın kırılmasına ve yıpranarak yanmasına sebep olabilir. Oluşan bu kırılmalar ve yanların uzun süreli bir hata neden olduğunu bilmelisiniz. Peki dip boyası gelenler ne yapmalı, ne kadar sürede dip boyası yapılmalı? Tüm bu soruların yanıtı merak ediyorsanız haberimize göz atabilirsiniz. İşte dip boyası gelenler için çözüm önerileri…

Koronavirüs nedeniyle karantina günlüklerinde kuaförler kapandığı için saçlarınızın dip boyası gelmiş olabilir. Bu durumda kötü görüntüyü ortadan kaldırmak aynı zamanda saçlarınızın eski görünümüne kavuşması için saçlarınızı boyamak isteyebilirsiniz. Ancak evde saç boyama işlemi çok dikkat edilmesi gereken bir uygulamadır. Bugün hazırladığımız yazıda saç boyamanın püf noktalarından ince ayrıntılarına kadar tüm merak edilenleri sizlerle paylaşıyoruz. Sosyal izolasyonun ne kadar süreceği ve kuaförlerin ne zaman açılacağı belli değil. Bu nedenle saç boyama işlemlerimizi evde kendi başımıza yapmamız gerekiyor. Evde saç nasıl boyanır, evde saç boyarken nelere dikkat etmeliyiz, evde saç boyamak için hangi malzemelere ihtiyaç var merak ediyorsanız, detaylar haberimizde.

SAÇ NASIL BOYANIR?

1-İlk olarak boyanın yüzünüze bulaştığında rahatça çıkması için yüzünüze nemlendirici bir krem sürün. 

2-Boyanın cilde alerji yapıp yapmadığını anlamak için kulak arkanıza boyadan bir az uygulayın ve 15 dakika bekleyin. Eğer herhangi bir kızarıklık ve kaşıntı olmadıysa saçlarınızı boyamanıza engel olacak bir durum yok demektir. 

3-Eğer saçlarınız kıvırcıksa saçlara boyanın daha rahat dağılması için  saçlarınızı mutlaka düzleştirin. 

4-Boya uygulanacak saç yeni yıkanmış olmamalıdır. Saçlarınızın kirli olması boya yapma açısından daha avantajlıdır. Çünkü saç temiz olduğunda saç köklerindeki gözenekler açık olur ve boya değdiğinde yanma ve acıya sebep olur. 

5-Kutunun içinden çıkan saç boyasını eski bir dondurma kabının içinde karıştırırsanız fırça ile boyayı alıp sürmeniz kolaylaşır. 

6-Saçlarınıza boyayı sürdükten sonra saç uçlarınıza alimünyum folyo ile sarmalısınız. Bu boyanın saça daha kolay nüfuz etmesini sağlayacaktır. 

7-Saçlarınızı boyadıktan sonra boya kutusunda yazan zamana göre saçınızda bekletebilirsiniz. 

8-Boyama işlemi bittikten sonra saçlarınızı uygun bir şampuanla boya saçtan tamamen çıkan kadar yıkayın. 

DİP BOYASI İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Her kadın saçlarını boyattıktan sonra dip boyası konusunda oldukça sıkıntı çeker. Genellikle röfleli ya da saçlarının renginde büyük değişimler yapan kadınlar sık sık dip boyası yaptırma ihtiyacı duyar. Ancak dip boyası sandığınız kadar uygun fiyatlı bir uygulama değildir. Sizleri dip boyası yaptırmaktan kurtaracak aynı zamanda bütçenize katkı sağlayacak önerilerle karşınızdayız. Eğer boyama işleminden bir hafta sonra saç dipleri belirginleşen kadınlar arasındaysanız mutlaka hazırladığımız bu yazıya göz atmalısınız. İşte dip boyası gelenler için harika çözüm önerileri:

SAÇLARINIZA HACİM KAZANDIRIN

Dip boyasının geldiğini gizlemenin en iyi yolu saçlara hacim vermektir. Dip boyasını yaptıracak hem zamanınız hem de bütçeniz olmadığı zamanlarda kurtarıcı olacak en kolay öneri saçlarınıza dalgalı ya da kıvırcık şekiller vererek iyi bir hacim kazandırmak. Fırça tarak yardımcıyla ya da kurutma makinesiyle bu işlemi kolayca yapabilirsiniz.

SAÇINIZA BANT TAKIN

Gün içerisinde kullandığınız saç modelleri de örneğin at kuyruğu gibi, çıkan dip boyasını daha çok açığa çıkarır. Saç diplerini saklamak için fular ya da eşarbı bant şeklinde yapın ve modern bir hava katabilirsiniz.

KURU SAÇ BOYASI

Son yıllarda kozmetik dünyasında dip boyası gelenler için birbirinden farklı ürün bulunuyor. Ancak bunların hepsi istediğiniz etkiyi vermeyebilir. Sizlere önerebileceğiniz en güzel ürün ise kuru şampuanlar olacaktır. Kuru şampuanların içerisinden saç renginize uygun tonu bularak acil durumlarda kurtarıcı ürününüz olarak tercih edebilirsiniz.

Vücuttaki serbest radikallerin seviyesini azaltarak organların işlevselliğini artıran glutatyon maddesini vücut doğal yolla üretir. Ancak yaş ilerledikçe bu maddenin üretimi azalır. Bu yüzden vücuda farklı yollarla madde alınır. Vücut performansını artıran glutatyon maddesi hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki glutatyon maddesinin vücuda etkileri nelerdir? Glutatyon maddesi hangi besinlerde bulunur?

Vücudun kollajen gibi doğal yolla ürettiği maddelerden biri olan glutatyon zamanla üretimi azalır. Bu da çevresel faktörlerinde etkisi ile toksinlerin artıp glutatyonun tamamen azalmasına neden olur. Glutatyon azaldıkça vücuttaki bazı mekanizmalarda bulunan serbest radikalli maddeler çoğalmaya başlar. Bu maddelerde zamanla diğer organlara zarar verir ve ciddi hastalıkların yaşanmasına sebep olur. En ciddi boyutu ise kansere neden olabilir. Güçlü bir antioksidan maddesi olan glutatyon, hücrelerin yenilenmesini destekler. Adeta vücudu koruma görevi olan glutatyon maddesi, demir emiliminin vücutta doğru bir şekilde dağılmasını da sağlar. Zamanla çeşitli sebeplerden dolayı ölen ya da ciddi deforme olan hücrelerin birikmesini önler. Hücre yenilenme döngüsünün hızlanmasına zemin hazırlar. Hücrelerin DNA sentezini ve gelişimini destekleyerek vücut içindeki hücrelerin asit oranlarının döngüsünü korur. Doğadaki bütün canlıların olmazsa olmazı olan glutatyon maddesi aynı zamanda insan sağlığı açısından büyük bir önem taşır. Uzmanlar glutatyon maddesinin bazı besinlerle alınması gerektiğini vurguluyor.

GLUTATYON MADDESİNİN VÜCUDA ETKİLERİ NELEDİR?

Glutatyon maddesi strese neden olan maddelerin vücutta yok olmasını destekler.

Ayrıca karaciğerin vücuttan atması gereken yağ oranının vücutta depolanmasını önleyerek enerjiye çevirir.

Vücudun bağışıklığının gücünü artırarak kanserli hücrelerin azalmasını sağlar.

Aynı zamanda bazı besinlerle vücuda giren toksinleri idrar ya da dışkılama kanallarına göndererek, bunların zarar oranlarını azaltır. 

Özellikle kemoterapi gören hastaların vücudunda bulunması gereken glutatyon maddesi bu tedavi sırasında vücuda giren ışınların hasar oranlarını sıfıra indirir.

Kandaki şeker oranını düzenleyerek hem böbrek hem de şeker hastalıklarını önler.

Damarların tıkanmasını ve daralmasını önleyen etkili maddelerin başında gelir. Böylece kalp hastalıklarının yaşanma riskini azaltır.

GLUTATYON MADDESİ HANGİ BESİNLERDE BULUNUR ?

Sık sık yaşanan hastalıkların yanı sıra kronik yaşanan hastalıkların nedenlerini azaltmada etkili olan bu madde adeta vücudun olmazsa olmazıdır. Bu yüzden bu besinlerden yeteri miktarda tüketerek vücudun direncini artırmak gerekir. 

Doğada bulunan glutatyon maddesi bakımından en zengin besin deve dikenidir. Özellikle vücuttaki glutayon seviyesini artıran devedikeni tüm toksinlerin kolayca atılmasını da destekler. Bozuk fonksiyonların düzenlenmesini sağlar. 

Peynirde yüksek oranda bulunan whey proteini de glutatyon maddesinin artmasında etkili olur. Ayrıca bu madde bağışıklığı güçlendirerek vücudu hastalıklı hücrelere karşı daha dirençli hale getirir.

İnsan vücudu en az sülfür amino asidi maddesini almada yetersizdir. Bu da insanların hastalanma oranını artırmıştır. Özellikle son yıllarda artan kanserin nedenini de uzmanlar bu eksikliğe bağlar. Çünkü vücutta sülfür amino asidin azalması glutatyon maddesininde düşmesine sebep olur. Uzmanlar bu yüzden günlük beslenme de mutlaka yeşil sebzelerin tüketilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Çünkü Roka, brokoli, lahana, lahana, hardal otu ve şalgan gibi besinlerin temel taşı sülfür amino asit doğal olarak da glutatyon oluşturur.

Selenyum da ilerleyen yaşlarda azalan maddeler arasında yer alır. Bunun akabinde glutatyon maddesinin oranında da düşme yaşanır. Bu yüzden uzmanlar hindi eti, yumurta, mantar ve tavuk eti gibi besinlerde bulunan selenyumdan alınması için bu besinlerin düzenli tüketilmesi gerektiğini öneriyor.

Ayrıca A, E ve C, vitaminleri bakımından zengin olan besinlerin yanı sıra dana ciğeri gibi besinlerinde tüketilmesinde fayda var. 

En çok görülen rahatsızlıklardan biri olan gastrit, kişinin yaşam kalitesini düşürür. Sindirim problemlerinden en acı verici olan gastrit mide iltihaplanması olarak da biliniyor. Peki gastrit nedir? Gastritin belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Sizler için midenin işleyişini bozan gastrit hakkında merak edilenleri araştırdık. Tüm sorular haberin detayında…

Mide içerdiği asidik su ve duvarındaki mukozla beraber alınan besinleri ayrıştırır. Mide duvarındaki bezlerin ürettiği mukozlar, sindirim için yiyecekleri parçalarken midenin duvarını da korur. Ancak vücudunun her yerinde olduğu gibi mide de çeşitli nedenlerden ötürü hücreler mutasyona uğrar. Hücrelerin bozulmasıyla mide fonksiyonlarında da bozukluk meydana gelir. 20 yaşlardan sonra görülen sindirim rahatsızlıklarının en yaygını olan gastrit sağlıksız beslenme ile ortaya çıkar. Mide iltihaplanması olarak da geçen gastrite ayrıca virüs ya da enfeksiyon da neden olabilir. Erken evrede teşhis edilmediğinde mide kanserine bile sebebiyet verebilir. Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen kişinin yemek sonrası karın şikayetleri yaşamasına neden olan gastrit toplumda en yaygın görülen mide rahatsızlığıdır. Öncelikle virüs ya da enfeksiyonun yanı sıra sağlıksız beslenme ile ortaya çıkan gastrit uzun süreli ilaç kullanımına sebebiyet verir. Gastrit kelimesi mide zarının iltihaplanması anlamına gelir. “Helikobakter pilori” bakterisi enfeksiyonu bu rahatsızlığın en temel faktörüdür. Sık sık kusma gibi durumlarla kendini belli eden gastrit ardından iştahsızlık ve ağızda kötü koku gibi faktörleri de beraberinde getirir. Çok ciddi bir rahatsızlık değildir fakat zamanında tedavi edilmesi gerekir.

GASTRİTİN NEDENLERİ NELERDİR?

Düzensiz, yağlı, baharatlı beslenme

Ağız yolu ile mideye bulaşan bakteri ve virüsler

Aşırı sigara ve kafein tüketmek

Besinlere karşı fark edilmeyen alerjik reaksiyonlar

Bazı ilaçların yan etkileri

Kronik bazı hastalıkların sebebi

Yoğun stres ve depresyona maruz kalmak gibi durumlar gastrite neden olur.

GASTRİTİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

En temel belirti kusmadır. Ancak kusma 2 haftada uzun süre yaşanıyorsa bir uzmana görünmekte fayda var.

Bazı besinlere ve yiyeceklere karşı isteksizlik

– Mide ekşimesine bağlı ortaya çıkan geğirme

Karın üstü şişkinlik ve ağrı

Ağız içerisinde tatsız bir durum ve sürekli bir kokunun olması

Şiddetli mide ağrısı ve akabinde gelişen bulantı gibi durumlar gastritin en yaygın belirtileridir.

GASTRİT TEDAVİ EDİLMEDİĞİNDE NE OLUR?

Erken teşhis edilip tedavi edilmeyen gastrit ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirir. Özellikle mide ülseri ya da mide kanamasına kadar giden bu durum kronikleştiğinde ise kansere bile yol açabilir. Midenin DNA yapısını bozmada etkili olan bu rahatsızlık tedavi edilip ve tedaviye cevap verilmediğinde yeniden bir uzmana başvurmak gerekir. 

GASTRİTİ TETİKLEYEN VE TETİKLEMEYEN BESİNLER NELERDİR?

Asidik oranları düşük olan ve mide duvarındaki mukozların işleyişini artıran bazı besinler vardır. Bunlardan en önemlisi ev yapımı yoğurttur. Çünkü ev yapımı yoğurdun içinde probiyotik fazladır. Bu da hücrelerin hızla yenilenmesini ve herhangi bir zarar görmeden işlevlerine devam etmelerini sağlar. Bunun yanı sıra kırmızı elma, brokoli, havuç ve fasulye gibi yüksek miktarda lif içeren besinlerin de mide sağlığına katkısı vardır. Aşırı tüketilmediği taktirde tahıllı yiyecekler de tüketilebilir.

Domates, erik ve kahve gibi besinler ise mide gastritini tetikler. Çünkü bu besinlerin içinde aşırı derecede asit bulunmaktadır. Ancak aslında bu besinlerin vücuda faydaları da var. Bu yüzden uzmanlar bu besinlerin tüketime miktarı olarak doktorlarına başvurmalarında fayda olduğunu vurguluyor. Bunun dışında her türlü işlenmiş gıda ve yapay renklendiriciler de mideye zarar verir. 

GASTRİT NASIL TEŞHİS EDİLİR? TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Belirtilerle bir uzmana başvuran hastaya nefes, kan, dışkı testleri yapılır. Daha sonra mide ve bağırsak röntgeni ile endoskopi yapılır. Normal seyreden bir gastrit rahatsızlığı geçici ama ağrıyı azaltıcı ilaçlar verilir. Tedavi süresince hastanın sigara, yağlı ve karbonhidratlı yiyeceklerden uzak durması gerekir. Aynı zamanda kafein ve asitli içeceklerin tüketilmemesi iyileşme sürecini hızlandırır. Çünkü ne kadar ilaç kullanılırsa kullanılsın mide iltihabını kontrol etmek için beslenmeye de dikkat edilmelidir. A, C, K vitaminler, folatdemir ve kalsiyum bakımından da zengin olan besinlerden sıklıkla tüketilmelidir. Mide böylece iyileşme sürecini hızlandırmada destek sağlar. 

GASTRİT NASIL GEÇER?

En faydalı bilinen besin yoğurttur. Yoğur artan asit oranını ve enfeksiyonlu hücreleri azaltmada etkilidir. Aynı zamanda mide astarını bakterilere karşı korur. Hazımsızlık, şişkinlik, bulantı gibi durumları azaltır.

Nane içerdiği anti inflamatuar, antibakteriyel ve antispazmodik gibi maddeler sayesinde artan asit ve enfeksiyonu yatıştırır. Adeta bir ağrı kesici görevi ile mide zarını hem korur hem de hasar almış yerlerini yeniler.

İltihaplanmayı azaltmada etkili olan bir diğer besin ise zencefildir. Zencefil midedeki defromasyonu azaltır. Ayrıca sindirim sistemini yenileyen zencefil bağırsaklar içinde etkilidir.

Uzmanların sürekli olarak önerdiği yeşil çayda bu rahatsızlığın şiddetini azaltmada etkilidir. Sindirim sistemi için etkili olan yeşil çay yemek borusundan bağırsaklara kadar her bölümü temizler. 

Kırmızı patates olarak da geçen tatlı patates, Uzak doğu ülkelerinde sıklıkla tüketilir. Tam bir C vitamini deposu olan tatlı patatesin kabuğundan suyuna kadar her yerinde bin bir derde deva var. Ülkemizde yeni yeni popüler olmaya başladı. Ancak Anadolu köylerinde tatlı patatese benzer patates türü yüzyıllardır tüketilir. Peki tatlı patatesin faydaları nelerdir? Tatlı patates suyu ne işe yarar? Soruların yanıtı…

Japonya’da lpomoea batates olarak geçer. Kahkahaçiçegilleri ailesine bağlı olan tatlı patates, yumruları olan nişastalı bir besindir. Orta Amerika anavatanı olmasına rağmen en çok üreten ve tüketen Asya Kıtası’ndaki ülkelerdir. Tüm dünyaya da buradan dağılmış bir lezzettir. Tatlı patatesin kendisinin yanı sıra yaprakları ve filizleri de yenilir. Görünüş olarak patatese benzese bile aslında aynı aileden bile gelmemektedir. Tamamen farklı bri aileye mensup olan tatlı patatesin 50 cinsi vardır. Ancak bu türler içinde zehirli olanları da mevcut olduğundan tüketildiğinde dikkat edilmelidir. Renk ve tat olarak normal patatesten farklıdır. Amerikalılar tatlı patatese yam deseler bile uzaktan yakından yam ile bir benzerliği yoktur. Guliten içermediğinden ideal olan besinler listesinde ilk sırada yer alır. Asya ve Güney Amerika da bu besin yüzyıllardır tıbbı amaçlı tüketilir. Doğada A vitamini bakımından en zengin besin olduğundan günümüzde araştırmalara da konu oldu. İlaçların ve endüstriyel ürünlerin geliştirilmesinde ham madde olarak kullanılır. 2013 yılında yapılan bir araştırma içerdiği polifenol maddesinin kanserli hücrelerin çoğalmasını engellediği gözlemlenmiştir. Yüksek lif düşük kalori sayesinde diyet listelerinde de ilk sırlarda yer alır. Güney Amerika’da genellikle turuncu renkte olan tatlı patatesin Asya Kıtası’nda ise sarı ve mor renkleri vardır. 

TATLI PATATES SUYU NE İŞE YARAR?

Garnitür, püre, közleme ve kızartması yapıldığı gibi kaynatılarak da tüketilir. İyice yıkanıp kabuklarıyla beraber kaynatılabilen tatlı patatesin suyu da tüketilir. Özellikle sindirim sorunu yaşayanlar için ideal bir besin olan tatlı patates, reflü ve ülser gibi mide sorunlarına iyi gelir. Bunun yanı sıra uzun süreli tokluk hissi sağlar. Bu yüzden kilo vermek isteyenler bu şekilde de tüketebilir. Dünyanın 7. gıda kaynağı olarak görülen tatlı patates, bu sayede vücudun ihtiyacı olan A vitaminin yüzde 80’ini rahatlıkla karşılar. Japonya da yapılan araştırmalarda tatlı patatesin anemi ve hipertansiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılabilirliği kanıtlanmıştır. 

TATLI PATATESİN FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği yüksek lif sayesinde sindirim sisteminin daha sağlıklı çalışmasını destekler. Bu sayede mide ve bağırsak hastalıklarının oluşumunu önler. Ayrıca kolay sindirildiğinden kilo vermede yardımcı olur. Lif hem kilo vermeyi sağlar hem de uzun süre tokluk hissi verir. 

Polifen maddeler vücuttaki DNA hücrelerinin deforme olmasını engelleyerek tümörlerin oluşmamasını sağlar. Bu özelliği sayesinde kanseri önler veya kanser tedavisinde etkilidir. Polifen maddesi bakımından zengin olan tatlı patates düzenli tüketildiğinde bu gibi ciddi sağlık sorunlarının yaşanmasını önler.

Beyin ve göz sağlığında en etkili olan besin A vitaminidir. A vitamini sayesinde bu yerlerde oluşan hastalıkların yaşanma riski azalır. Havuç bu bakımından etkili bir besindir. Ancak bir orta boy tatlı patates 10 havucun sağladığı A vitaminin yüzde 50’sini karşılamada etkilidir. 

Tatlı patates olarak adlandırılsa da içeriğinde şeker oranı oldukça düşüktür. Bu özelliği bakımından şeker hastalarının da tüketmesinde sakınca yoktur. Kandaki şeker oranını düzenleyerek şeker indeksinin yükselmesini engeller. Aynı zamanda kan hücrelerini dengede tutarak tansiyonun düşmesi ya da yükselmesini de engeller.

Beta-karoten bakımından zengin olan tatlı patates, cilt sağlığına da fayda sağlar. Eski yıllarda kadınlar özellikle bu patates çeşidinin suyu ile tonik yapıp kullanılırdı. Ciltteki tüm ölü hücreleri temizleyerek kırışıklık yıpranmanın yanı sıra sivilce ve akne oluşumunu da önler. 

Vücuda alınan bazı besinler enerjiye dönüştürülmediğinde yağlanmaya neden olur. Bu da yorgunluk hissinin artmasını sağlar. Ancak tatlı patates içerdiği B6 vitamini sayesinde alınan besinler enerjiye dönüştürerek vücudun daha dinçte kalması sağlanır.

Ayrıca kış aylarında artan üst solunum yolları hastalıklarına da iyi geldiği bilinir. İçerdiği C vitamini sayesinde antioksidan etkisi göstererek bağışıklık sistemini güçlendirir. 

Sinir hücrelerini sakinleştirerek stres kaygı gibi ruhsal hastalıkların yaşanmasını önler. Ayrıca uyku gibi problemlerine de iyi gelir.

TATLI PATATESİN ZARARI VAR MIDIR?

Tatlı patates toprak altı yetişen bir besin olduğundan yüksek miktarda fitik asit içerir. Bu yüzden fazla tüketildiğinden ciddi hastalıklara davetiye çıkartır. Ayrıca tatlı patates güçlü bir vitamin ve mineral içerdiğinden çabuk zehirlenmeye neden olabilir. Kusma, ishal ve karın ağrısı gibi sorunlara yol açar. Miktarınca tüketilmesi her zaman önerilir. Ayrıca yabani çeşidi fazla olduğundan bazı çeşitleri zehirlenmeye sebep olabilir. 

E vitamini bakımından zengin olan fındığın insan sağlığına olumlu katkıları vardır. Uzmanlar genellikle çiğ olarak tüketilmesini tavsiye ettikleri fındığın içindeki doymamış yağ asitleri özellikle cilt hücrelerini yeniler. Ülkemizde Karadeniz olmak üzere yağmurun fazla olduğu yerlerde rahatlıkla yetişen fındık huşgiller ailesinden gelir. Peki Fındığın faydaları nelerdir? Fındık kabuğu ne işe yarar? Dövülmüş çiğ fındıktan her gün bir avuç yerseniz ne olur?

Yüksek yağış isteyen fındığın doğada birçok çeşidi vardır. İçeriğinde doymamaış yağ asitleri, fito kimyasallar, lif ve E vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, potasyum ve magnezyum gibi minerallerde içermektedir. İşlem görmemiş çiğ fındıkta aynı zamanda protein, antioksidan, karbonhidrat, B riboflavin, tiamin, niasin, piridoksin, pantotenik ve çinko da bulunur. Kalp krizinden kandaki şekeri dengelemeye kadar birçok faydası olan çiğ fındık günde bir avuç tüketildiğinde vücudun ihtiyacı olan enerjinin yüzde 100’ünü sağlar. Bunun yanı sıra çiğ fındık cilt ve sindirim içinde oldukça faydalıdır. Ülkemizde fındık üretimini yapan başta Giresun olmak üzere Ordu, Trabzon, Rize ve Artvin gibi şehirler gelir. 

DÖVÜLMÜŞ ÇİĞ FINDIKTAN BİR AVUÇ YERSENİZ…

FINDIĞIN FAYDALARI NELERDİR? 

Yapılan araştırmalarda çiğ fındığın damar duvarlarını koruyarak tıkanmayı önlediği ve bunun sonucunda da kalp damar hastalıklarını engellediği gözlemlenmiştir. Aynı zamanda içeriği E vitamini sayesinde kalp krizi riskini azalttığı ortaya çıkarılmıştır.

Sindirimin daha sağlıklı işlemesi için lif kaynağına ihtiyacı var. Böylece midede öğütme daha kolay gerçekleşir. Bağırsakların daha iyi çalışması sonucunda ishal ve kabız gibi yaşam kalitesini düşüren hastalıkların yanı sıra kanser gibi ciddi sağlık sorunlarının da yaşanma ihtimalini azaltır. Lif sadece sindirimi değil, aynı zamanda kan şekerini de dengeleyerek diyabet riskini ortadan kaldırır.

Yüksek antioksidan sayesinde vücuttaki zararlı hücreleri atıp diğer hücrelerin sağlığını koruyarak yaşlanmayı azaltır. Aynı zamanda vücuda giren UVA / UVB gibi zararlı ışınların ortaya çıkarma ihtimali olan deri hastalıklarının riskini düşürür. Çiğ fındık cildin parlaklığını ve canlılığını da sağlayarak yeniden daha dinç ve genç görünüm kazandırır.

Eklem ve kemiklerde azalan kalsiyum şiddetli ağrılara neden olur. Kramp gibi sağlık sorunları da bu gibi durumlar sonucu ortaya çıkar. Özellikle kas yorgunluğu ve adet dönemlerindeki belirli bölgelerdeki ağrıları azaltmak için magnezyum takviyesi yapılmalıdır. Uzmanlar bu gibi sorunların yaşanmaması için günde bir avuç çiğ fındık öneriyor.

Güçlü antioksidan olduğundan sadece vücuttaki hücreleri yenilemez. DNA’sı bozulmuş ve tümörlü hücrelerin sayısını da azaltarak kanser riskini azaltır.

B6 vitamini bakımından zengin olan çiğ fındık, beyindeki sinirleri harekete geçirir. Bu sinir sinyallerinin düzgün çalışması sonucunda stres ve depresyon gibi rahatsızlıkların yaşanma ihtimalini düşürür. Aynı zamanda bu sinyaller vücut hareketlerinin daha sağlıklı faaliyet göstermesini sağlar.

Yüksek oranda doymamış yağa sahip olan çiğ fındık, günde bir avuç tüketildiğinde uzun süre tok tutar. Aynı zamanda vücuttaki yağlarının da yakılmasını destekler. 

FINDIK KABUĞU NE İŞE YARAR?

Fındık kabuğu hakkında hemen hemen kimsenin bilmediği bir gerçek var. O da inanılmaz faydalar içerdiğidir. Kanserli hücrelerin oluşumunu engelleyen Paclitaxel ve diğer taxanes türevleri barındırır. Bu maddeler sayesinde kanser ilaçlarının yapımına da fındık kabuğu ham madde olarak eklenir. Aynı zamanda E vitamini içeren fındık kabupu kaynatılarak cilt bakım ürünlerine eklenir. Erken yaşlanmayı önleyen fındık kabuğu ihtiyaç olan A ve C vitaminlerinin yüzde 70’ini kolaylıkla karşılar. Fındık kabuğu kaynatılıp suyu tüketildiğinde bağırsak florasını da dengeler. Kan değerlerini dengeleyerek kalp ve damar hastalıklarını önler.

Faydası bakımından çizgi filmlerine bile konu olmuş olan ıspanak hakkında bilinmeyenleri sizler için araştırdık. Kemik yapısını güçlendirmeden konsantreyi artırmaya kadar faydaları olan ıspanak aynı zamanda cilt sağlığını da korur. Peki Ispanağın faydaları nelerdir? 7 gün boyunca ıspanak yerseniz ne olur? Tüm soruların cevabı haberin detayında…

Ispanak karoten-B maddesi açısından zengin olan nadide besin kaynaklarındandır. Ayrıca içeriğinde bol miktarda A, C, K ve E vitaminlerini barındırmasının yanı sıra manganez, demir, magnezyum ve bakır gibi maddeleri de bol miktarda içermektedir. Eski çağlardan beridir alternatif tıpta şifa bitkilerinden biri olarak da kullanılmıştır. Tiamin ve niasin maddeleri vücudumuzda hasara uğramış hücreleri yeniler. Yapılan araştırmalarda uzmanlar 7 gün boyunca belli miktarda ıspanak yemenin vücudumuza birçok fayda sağladığını gözlemlemişlerdir. Asya kıtasında İpek ve Baharat yolu ile tüm dünyaya yayılan ıspanak doğada demir bakımından en zengin bitkidir. Bitki olmasına rağmen yemek ve salatalarda sık sık tüketilir. Ispanak sağlığın yanı sıra cilde de faydası var. Özellikle 11. yüzyıldaki kadınlar ıspanaktan elde ettikleri maskelerle cilt bakımı yaparlarmış. Ayrıca vücuttaki cilt hastalıkları içinde sıcak suyun içine atılır o suda yarım saat beklenirmiş. Tıbbı tedavide sıklıkla kullanılan ıspanağı uzmanlar hamile ve gelişim çağındaki kişilerin tüketmesi gereken önemli bir besin olduğunu vurguluyor. 

ISPANAĞIN FAYDALARI NELERDİR? 

İleri yaşlarda görülme olasılığı yüksek olan kemik erimesini önler. Kemiklerin ve kasların yapısını güçlendirir. 

İçerdiği magnezyum sayesinde metabolizmanın hızla çalışmasını sağlar. Bu sayede diyet yapanlar için ideal bir besindir.

Kandaki hücrelerin seviyesini düzenleyerek yüksek tansiyon veya kötü kolesterol gibi sağlık sorunlarına neden olmasını engeller.

Herkesin bildiği en yaygın faydası kansızlığı önlemesidir. Vücuttaki demir seviyesini dengeleyerek emilimi sağlar. Bu sayede beyin sağlığına da destek olur. Sinir hücrelerini güçlendirerek beynin fonksiyonlarını artırır. Unutkanlık gibi hastalıkları önler.

K vitamini sadece kemikleri değil aynı zamanda diş minesini de güçlendirerek diş kaybını önler.

Cilt sağlığı için gerekli olan A,C,E ve K vitaminleri bakımından zengin olduğundan yaşlanmayı geciktirir. 

Vücutta bulunan hücrelerin yapısını koruduğundan kanser hastalıklarının yaşanmasını engeller.

7 YEDİ GÜN BOYUNCA YERSENİZ NE OLUR?

Ispanak, kalori ve yağ oranı düşük olduğundan diyet listelerinde yerini alan bir besindir. Aynı zamanda içerdiği lif bağırsak ve mide faaliyetlerini olumlu etkilediğinden sindirimi kolaylaştırır. Kabızlık sorununun yaşanma riskini azaltır. Ancak uzmanlar gün içerisinde belli bir miktarda tüketilmesi gerektiğini vurguluyor aksi takdirde fazla tüketilen ıspanağın ishale neden olabileceğini belirtiyor.

Flavonoidler maddesi açısından zengin olan nadir besin kaynaklarından biri olan ıspanak, yağlı ve karbonhidratlı yiyeceklerin vücutta arttırdıkları zararlı toksin oranını azaltır. Yapılan araştırmalarda ıspanağın cilt ve mide kanserine neden olan zararlı hücrelerin oluşmasını engellediği de ortaya konmuştur.

Günümüzde bilgisayar, televizyon ve telefonların ışıklarından kaynaklı yaşanan göz rahatsızlıklarına da iyi gelen besinlerden biridir. Özellikle bozulan retinanın ışığı kırmadan sarı noktaya geçmesi ile oluşan astigmat rahatsızlığının riskini azaltır. 

Süt ve süt ürünlerine alerjisi olan kişilerin protein eksikliğini gidermede alternatif besinlerden biridir. İçerdiği K vitamini kemik sağlığını korur. Ayrıca kas dokularında meydana gelen kollajen eksikliğini de giderir. Özellikle 7 gün boyunca çiğ tüketildiğinde etkisi daha fazladır. 

Vücudun oksijen ve su oranının azalmasına bağlı demir eksikliği meydana gelir. Demir eksikliği de bünyenin zayıflamasına neden olur. Doğada demir açısından en zengin besinlerden biri olan ıspanak bu eksikliği gidermede etkilidir. Bazı uzmanlar günde bir tabak tüketilen ıspanağın kırmızı etin yerine geçtiğini belirtiyor. 

ISPANAĞIN ZARARI VAR MI?

Aşırı tüketildiğinde vücuttaki enzimleme oranını artırarak asitlenmeye neden olur. Bu da ıspanak zehirlenmesine yol açar. Bunun yanı sıra gaz sıkışmasına ve karın şişkinliğine neden olur. Ayrıca bağırsakların fonksiyonunu hızlandırarak ishal yapar. Uzmanlar gut gibi hastalığa sahip olan kişilerin kontrolle tüketmesini söyler. Böbreklerdeki kalsiyumu artırdığından aşırı sıvı kaybına yol açar. 

Türk mutfaklarının vazgeçilmez lezzeti olan patlıcanın insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Nikotin bakımından oldukça zengin olan patlıcan aynı zamanda vücudun ihtiyacı olan nikotinin yüzde 80’ini kolaylıkla karşılar. Peki patlıcanın faydaları nelerdir? Patlıcan suyu ne işe yarar? Patlıcan saplarının çöpe atılmaması konusunda uzmanlar uyarıda bulunuyor. Özellikle basur hastalığında doğal ilaç olarak önerilir. Haberin detayında patlıcana dair merak edilenleri bulabilirsiniz.

M.Ö. 5’inci yüzyılda ilk kez Hindistan’da yetiştirilmiştir. İpek yolu ticareti ile Afrika ve Doğu Avrupa’ya yayılan patlıcan, küçük bir ağaç kadar büyüyen çiçeklerden ortaya çıkar. İlk yetiştirildiği yıllarda süs bitkisi olarak kullanılan patlıcan yıllar içinde yiyecek olarak tüketilmiş ve çeşitlendirilmiştir. İçeriğinde çok az miktarda nitokin barındırmasına rağmen tüketilen tek besindir. 100 gram patlıcanın içinde kalori değeri 24, 1.1 gram protein, 2 gram yağ, ve 5.5 gram karbonhidrat vardır. Vitamin içeriği bakımından ise; 100 gramında 30 IU A vitamini, 0.4 mg B1 vitamini, 0.5 mg B2 vitamini ve 5 mg C vitamini bulunur. Ülkemiz birçok mevsimi yaşadığı için ve birçok toprak türüne sahip olduğu için patlıcan yetiştirmekte de diğer ülkelere göre ön sıralardadır. Ayrıca tüketiminde de diğer ülkelerden daha öndeyiz. Patlıcanın gövdesinin olduğu kadar sapı da faydalıdır. Sapı topraktan gelen tüm vitamin ve mineralleri barındırdığından saplar kaynatılıp tüketildiğinde başta hemoroid olmak üzere cilde, saçlara ve bağışıklığa kadar birçok fayda sağlar.

PATLICAN SUYU NE İŞE YARAR?

PATLICAN SAPLARINI SAKIN ÇÖPE ATMAYIN!

Patlıcan sapı içerdiği B2 ve A vitaminleri göz sağlığında oldukça etkilidir. Yüksek miktarda vitamin barındıran patlıcan sapı, 5 gün boyunca düzenli tüketildiğinde göz sinirlerinde deforme olmuş hücrelerin kısa sürede yenilenmesini destekler. Bunun yanı sıra çevresel faktörlerden dolayı zayıflayan korneanın da kuvvetlenerek görme kaybını ortadan kaldırır.

Güçlü bir lif kaynağı olan patlıcan sapı, sindirim sisteminin daha rahat çalışmasını sağlar. Ayrıca içerisinde yağ oranı az olduğundan patlıcan sapı kaynatılıp tüketildiğinde zayıflamaya yardımcı olur. Doyurucu etki veren patlıcan suyu, kahvaltıdan önce tüketildiğinde kabızlık gibi yaşam kalitesini düşüren rahatsızlıkları önler. Ayrıca bağırsaklardaki zararlı bakterileri vücuttan atar. Tüm sindirimi yenilemede etkili olan patlıcan, mide asidini dengelemede etkili olan besinlerden biridir. Bu özelliği sayesinde ülser, reflü ve gastrit gibi rahatsızlıkların yaşanmasını önler.

Ayrıca ıspanaktan sonra demir bakımından en zengin olan besin patlıcanın sapıdır. Demir maddesi vücuttan azaldığında kansızlık gibi rahatsızlıklara neden olur. Bu da yorgunluk, stres ve depresyon gibi ruhsal rahatsızlıkları önlemenin yanı sıra kemiklerin genişlemesini sağlar. Patlıcan sapının suyunu uzmanlar, özellikle ergenlik, regl ve hamilelik dönemlerinde tüketilmesini öneriyor. 

Antioksidan bakımından zengin olduğundan vücuttaki tüm toksinleri idrar yolu ile atar. Özellikle karaciğerde biriken yağlı toksinlerin birikmesini önler. Bunun yanı sıra cilt hücrelerinin de yenilenmesinde etkili olan patlıcan, cildin daha parlak ve genç görünümlü olmasını destekler. 

Patlıcan sapı ayrıca insülin seviyesini de dengeleyerek şekerin aniden yükselmesini engelleyerek şeker hastalığının yaşanma riskini azaltır.

Günümüzde yaygın olan ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen hemoroid yani basur hastalığına iyi gelir. 4 adet patlıcan sapı ve 4 su bardağı su bir tencerede iyice kaynatın. iyice kaynayan bu suyun kapağını açmadan ocaktan alın ve soğumaya bırakın. Daha sonra soğuyan suyu süzgeçten geçirip suyu bir kaba koyup kaldırın. Sabah kahvaltılarından önce bir bardak tüketin. Bu sadece hemoroide değil yukarıda saydığımız diğer tüm hastalıklara iyi gelir.

PATLICANIN FAYDALARI NELERDİR?

Vücudun demir emilimini destekler. Anemi gibi ciddi sağlık sorunlarını önler.

Kalorisi düşük, lif oranı yüksek olan patlıcan kilo vermek isteyenler için ideal bir besindir. 

Ayrıca içerdiği lif sindirimi kolaylaştırdığından bağırsak hastalıklarının önüne geçer. Günümüzde giderek yaygınlaşan kolon kanserinin yaşanmasını engeller.

Sigara bırakmada en etkili besindir. Çünkü içeriğinde doğal nikotin barındırır. 

Anti bakteriyel etkisi sayesinde serbest radikallerden vücudu arındırır. 

İçerdiği C vitamini sayesinde cildin parlak ve canlı görünmesini sağlar. 

Beyindeki sinir hücrelerinin azalmasını engelleyerek, ileri yaşlarda görülme ihtimali olan unutkanlığı önler.

Çam kozalağı genellikle süs eşyalarında kullanılır. Çoğu kişi bilmezse de çam kozalağının insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Özellikle mevsim geçişlerinde yaşanan üst solunum yolu hastalıkları için birebir fayda sağlayan çam kozalağı suyu hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki çam kozalağının faydaları nedir? Çam kozalağını kaynatıp suyunu içerseniz ne olur?Çam kozalağı suyu nasıl hazırlanır? Çam kozalağının zararları var mıdır? İşte yanıtı…

Milyonlarca çeşidi olan çam ağacında yetişen kozalakların insan sağlığına faydası var. Uzak doğuda tıbbı tedavide sıklıkla kullanılan çam kozalağı hakkında çoğu kimse süs eşyası yapar. Dekor amaçlı kullanılan çam kozalağı kış aylarında üst solunum yolları hastalıklarında doğal tedavi olarak tüketilir. Ayrıca güzellik amaçlı da kullanılan çam kozalaklarının hepsi aynı özellikte olmadığından kullanmadan önce bir uzmana danışılmalıdır. Genellikle yeşil halinde kullanılan kozalaklar vitamin ve mineral bakımından zengindir. İçeriğinde verimli bir toprak kadar madde taşıyan kozalaklar sadece kaynatılarak değil öğütülerek de tüketilir. Yöreden yöreye kullanımı değişen kozalakların çiğ yani yeni çıkmış hali ile reçel yapanlarda var. En genel hali ise kaynatılarak tüketilmesidir. Yazın sonu ve son baharın başında toplanılan kozalaklar yetiştikleri yerlere göre farklı türlere sahiptir. 

ÇAM KOZALAĞININ FAYDALARI NEDİR? ÇAM KOZALAĞINI KAYNATIP İÇERSENİZ NE OLUR?

Çam kozalağı sirke ile kaynatılıp gargara yapıldığında diş etlerindeki enfeksiyonlu hücreleri yok eder. Diş köklerinin güçlenmesini sağlar. Ayrıca diş yüzeyinde oluşan tartarları temizleyerek beyazlatır. Ancak bu karışım yutulmadan ağızdan atılmalıdır.

Bir yemek kaşığı zeytin yağ, bir tane öğütülmüş çam kozalağı ve bir kaşık balmumu karıştırılarak yaraya ya da hasar almış cilde sürüldüğünde burada deforme olmuş hücreleri yeniler. Yaraların hızla kapanmasını sağlarken iz kalmadan kısa sürede geçmesinde etkili olur.

Yeşil halde toplanılan çam kozalakları kaynatılılır. Bir gün dinlendikten sonra süzülüp içerisine bal eklenerek tüketildiğinde boğazdaki mikropları temizler. Etkili bir balgam sökücüdür. Öksürme, bronşit ve nefes darlığı gibi hastalıklar sırasında tüketildiğinde hızlı bir tedavi süreci sağlar. 

Tüketilen bu karışım içerdiği yüksek kalsiyum ve protein sayesinde bağışıklık sistemindeki serbest radikalleri vücuttan atarak, hastalıklara karşı bağışıklığın direncini artırır. 

İçeriğinde potasyum bulunan çam kozalakları kozmetiklerden yıpranmış saçların daha parlak ve canlı durması içinde kullanılır. Aynı zamanda cilt hücrelerinin kendi kendilerini yenilemesine destek olur. Kırışıklığı ve yaşlanmayı azaltır.

Sürekli stres altında olan kişilerde bir süre sonra ciddi sinir çöküşleri yaşanır. Sinir hücrelerinin iletimi azaldıkça yorgunluk ve halsizlik gibi durumların yaşanma riski artar. Çam kozalağı içerdiği sakinleştirici sayesinde bu gibi durumların yaşanma oranını düşürür.

Sinir hücreleri sadece ruhsal hastalıklara değil aynı zamanda beyinde ciddi hasarlara neden olur. Çam kozalakları sinirleri yatıştırarak odaklanma problemini çözer.

ÇAM KOZALAĞI SUYU NASIL HAZIRLANIR?

Olgunlaşmamış yeşil çam kozalaklarından temiz 3 tanesini kesip yarım litre su ile kaynatın. 24 saat aynı su da bekletin. Daha sonra kozalakları süzüp suyu ayrı bir tencereye ekleyip bir kes daha kaynatın. Acı bir tadı olacağında bal ilave edip tüketin. Günde bir bardak yeterli olacaktır. 

ÇAM KOZALAĞININ ZARARI VAR MIDIR?

Suyu hazırlanırken yeşilini kullanın. Diğer tariflerinde örneğin reçel ve pekmez yaparken kesinlikle olgunlaşmış kahverengi olanını tüketin. Aksi halde ciddi sindirim sorunlarının yaşanmasına zemin hazırlarsınız. Ayrıca aşırı tüketimi de önerilmez. Faydalı hale gelen bu besin ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu yüzden özellikle kronik hastalığı olanlar doktorlarına başvurarak tüketmesi tavsiye edilir.