Şunun için etiket arşivi: Sağlık

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüse karşı başlatılan tedavilerden biri de plazma tedavisi oldu. Ülkemizde de yapılmaya başlanan bu tedavi yöntemi hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Hastalığı atlatan insanlardan alınan plazmayla tedavi gören kişilere aktarılır. Bunun için de kan bağışı yapılması gerekir. Peki İmmün plazma tedavisi nasıl yapılır? Plazma bağışını kimler yapabilir?

Plazma tedavisi ilk kez 2003 SARS salgını, 2009 H1N1 İnfluenza, 2012 Mers virüs salgınları sırasında uygulandı. Şimdilerde ise koronavirüs için kullanılmaya başlanan plazma uygulaması, özellikle tedavi aşamasındaki hastaların seyri için olumlu etkiler sağladı. Amerika’da yapılan araştırmalarda olumlu sonuç alan bu yöntem ülkemizde de uygulanmaktadır. Kızılay bunun için hastalığı atlatmış kişilerin kan bağışında bulunmalarını rica etti. Plazma tedavisi virüs enfeksiyonu nedeniyle hastanede yatan hastalara terapötik amaçla verilen “pasif bağışıklık transferi” olarak tanımlanır. Yani hastalığı atlatmış kişilerden alınan kanlar tedavi aşamasındaki hastalara verilerek virüse karşı vücut direnci artırılır. Bağışıklık sistemi virüslere karşı antikor üretimine geçer. Ancak çok güçlü olan virüslere karşı bu antikorlar dirençsiz kalır. Hastalığı atlatmış kişilerin plazma hücreleri koronavirüsüne dair daha güçlüdür. Plazma B hücreleri yada plazmositler direnç kazandıkları bu virüse karşı daha güçlü antikor üretir. Plazma hücreleri doğuştan vücutta bulunur. Alınan vitamin ve minerallerle zenginleşir. Diğer vücut hücrelerini de koruyarak gelişime katkıda bulunur. Sıvı halde kan içerisinde vücudun her yerinde bulunur. Bu yüzden kan bağışıyla kolayca elde edilebilir. Böylece hastalığı yenmiş kişiden hastalıkla savaşan kişiye aktarıldığında hızlı bir iyileşme seyrine zemin hazırlayabilir. 

İMMÜN PLAZMA TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Koronavirüs salgınının tedavisi için iyileşmiş hastalardan alınan kanların kritik durumda olan hastalarına aktarılma işlemine immün plazma denir. Hastalığı atlatmış kişilerin kanlarında bulunan antikorlar sayesinde virüse karşı direnç artırılıyor. Süreç şöyle işlemekte; hastalığı atlatmış bir hastanın bağışıklığında bulunan plazmalar antikorların güçlenmesini ve virüsle daha kolay savaşmasını sağlar. Kanda bulunan bu plazmalar tedavi gören hastalara kan olarak aktarılır. Bağışıklığı güçlendirmeye çalışılır. Ancak bu o kadar kolay bir işlem değildir. Çünkü uygun bağışçının herhangi başka bir hastalığı olmaması gerekir. Bu yüzden bazı testlerden geçirilir. Tıpkı kan bağışındaki gibi kişi form doldurur. Uygun olanlardan aferez denilen yöntemle hastanın ihtiyacı olan kadar alınır. İşlem toplamda 45 dakika sürer.

PLAZMA BAĞIŞINI KİMLER YAPABİLİR?

– 18 yaşını doldurmuş ve 60 yaşında olanlardan

– Kadınlarda gebe kalmamış, düşük ya da kürtaj olmamış kişilerde

– Önceden koronavirüs tedavisi görmüş ve tamamen atlatmış olmalı

– Koronavirüs tedavisinden 2 gün sonra yapılan teste koronavirüsün negatif çıkanlarda

– Tedavisi bitmiş üzerinden 14 gün geçmiş kişilerden alınabilir.

Psikolojik rahatsızlıklar arasında en sinsi olarak ilerleyen ve kişinin neredeyse hayatını kabusa çeviren Histeri kişilik bozukluğunun ne olduğunu sizler için araştırdık. Hızla değişen duygu değişimlerinin yanı sıra farklı kişiliklere de bürünen histeri kişilik bozukluğuna sahip olanların tedavisi de zordur. Peki Histeri nedir ve belirtileri nelerdir? İşte yanıtı haberin detayında:

Histerik kişilik bozukluğu, sürekli olarak başına gelen olayları aşırı dramatize ederek anlatan kişilere denir. Ayrıca toplumda bu kişiler “ilgi arsızlığı” anılır. Bu bozukluk ergenlikte ortaya çıkar. Ancak bazı kişilerde çevresel faktörlerin etkisi ile ilerleyen yaşlarda da görülebilir. Histirionik olarak da bilinen bu ruhsal hastalık zihinsel bir süreç sonrası ortaya çıkar. Zihin ve bilinç altında oturmayan gerçeklik kişiyi hayale sürükler. Bu da zamanla gerçek ve hayal arasında farkın azalmasına neden olur. Ani yükselmeler, duygusal taşkınlıklar, hareket bozukluğu ve hafıza da gerileme gibi durumlarla kendini gösterir. Hastalarda duygular abartılı bir şekilde görülür. Aslında ilk olarak bu hastaların bu süreci yaşadığına dair belirtiler yoktur. Çünkü kolayca arkadaş olabilen ve önceleri çevresine pozitif bir enerji verir. Ancak asıl sorun bu sürecin kendisi için anlamsız gelmeye başlamasıyla başlar. Bu kişiler genellikle uzun süre psikolojik bir rahatsız yaşadıklarının farkında değillerdir. Ünlü Nörolog olan Sigmund Freud, zihinsel bir süreç kaynaklı yaşanan bu hastalığın iki çeşidi olabileceğine dikkat çekti. Freud çevresel faktörlerin bu hastalığın yaşanmasına etkili olduğu kadar geçmiş travmalarında bunu tetikleyebileceğini hatırlattı. Hastalar çevresinde ilgi bekler.

HİSTRİONİK KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN BELİRTİLERİ NELEDİR?

– Bu kişiler bulundukları ortamlarda sürekli ilgi odağı olmak ister,

– İlgi toplamak için fiziksel görünümünü değiştirir.

– Konuşma sırasında sürekli diksiyonunu düzeltir ya da yabancı kelimeler kullanarak konuşur.

– Yaşadığı duyguları aşırı gösterir.

– Akıl vererek konuşur ve kendi yaptığı hataları başkaları yapıyormuş gibi anlatır.

– Övgü toplamak için her türlü yolu dener.

– Kimseye bağlanmaz ve oldukları ortama göre davranır.

– Kendilerine ait düşünce ve fikirleri yoktur. 

HİSTERİ KİŞİLİK BOZUKLUĞU YAŞAYAN KİŞİLER…

– Mutlu olmamın tek yolu insanların beni övmesi

– Zayıf yanlarımı örtmem için çok komik biri gibi davranmalıyım

– Sürekli abartılı biri olarak görünmeliyim yoksa ilgi odağı olmam

– Yüzeysel duygular sergilemeliyim. Her şeyi aşırı düşünen ben olmamalıyım

– Yakalanmadıkça yaşan atmak ortamda sürekli popülerliğimi artırmayı sağlayabilir

– Çok içli dışlıymışım gibi davranırsam kimse duygularımı fark etmez, gibi fikriyatlar yaşarlar. 

HİSTERİK KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Yapılan araştırmalarda bu kişilerin hayal dünyaları olmadıkları ortaya çıkarılmıştır. Kişilik bozukluğuna sahip kişiler genellikle aynı özellikte oldukları için uzmanlar aynı terapi  yöntemini kullanır. Ancak histrionik kişilik bozukluğu ileri düzeyde olmadıkça ilaç tedavisi uygulanmaz.  

Sıvı bakımından diğer besinlere oranla en zengini olan salatalık, vücudun ihtiyacı olan toksin atma ve hücreleri yenilemede de oldukça etkilidir. Uzmanların özellikle mevsim geçişlerinde tüketiminin artırılmasını önerdiği salatalık, vücut ısını da kontrol eder. A vitamini bakımından zengin olan salatalığa dair merak edilen her şeyi derledik. Peki Salatalığın faydaları nelerdir? 1 hafta boyunca salatalık yerseniz…

Serinletici ve rahatlatıcı etkisinin yanı sıra içerdiği mineraller sayesinde tüketilen favori sebzelerden biri salatalıktır. Hıyar olarak da bilinen salatalığın insan sağlığına saymakla bitmeyen faydaları vardır. Bunların başında vücudun sıvı oranını dengeleme gelir. Hindistan’da yetiştirilen burada yüzyıllar önce tüm dünyaya yayılan salatalık tıbbı ve kozmetik alanlarda kullanılmıştır. Bol sulak alanlarda rahatça yetişen salatalık, bazik su özelliğine sahip nadir besinlerde. Bu bazik su maddesi içerdiği antioksidan sayesinde bakterileri yok eder. Pantotenik asit kaynağı olan salatalık bakır, potasyum, manganez, C vitamini, magnezyum, biotin ve B1 vitaminlerini barındırır. Aynı zamanda  fosfor ve folik asit bakımından zengin olan salatalık konusunda bazı uzmanlar uyarıda bulunur. Besin değeri yüksek olmadığından yan etkilerinin de olacağı mevcuttur. 

SALATALIK SUYU NE İŞE YARAR?

Yüksek oranda demir bulunduran salatalık, kansızlık hastalığı için mucize bir besindir. Kandaki hücre sayısını artırarak tüm vücuttaki organların işlevselliğini artırır. Aynı zamanda kötü kolesterol seviyesini düşürerek kalp ve damar sağlığına iyi gelir. Bunun yanı sıra sindirim sistemini yenileyerek kabızlığın yaşanmasının önüne geçer. Diyet yapmak isteyenler için idealdir. Böbreklerin fonksiyonlarını hızlandırır. Ancak kesinlikle aşırı tüketilmemelidir. Çünkü saç dökülmesine yol açabilir. 

SALATALIĞIN FAYDALARI NELERDİR?

Yüzde 95 oranda sudan oluşan salatalık toksin atmada oldukça etkilidir. Özellikle diyet listelerinin ilk sıralarında yer alan salatalık kilo vermede de yardımcı olur. Uzmanlar kıştan ilkbahara geçerken tüketilmesini tavsiye ettiği besinler arasındadır. Vücudun sıvı oranını dengeleyerek, vücudu mevsim değişikliğine hazırlar.

İçeriği çözücü asitler sayesinde diş aralarındaki enfeksiyonu ve tükürükteki bakterileri yok eder. Böylece ağız kokusuna neden olan durumları azaltır. Salatılık aynı zamanda mide asidini ve sıvısını dengeleyerek yanma ekşime gibi şikayetlerin yaşanmasını önler.

Kemik ve kaslarda biriken toksinler zamanla tendonlara zara verir. Bu da şiddetli kemik ve kas ağrılarına neden olur. Salatalık içerdiği silis maddesi sayesinde kemik ve kas dokularını yenileyerek deforme olmalarını engeller.

Vücudun hastalıklara karşı günlük B ve C vitamini alması gerekir. İki adet salatalık vücudun günlük ihtiyacı olan bu vitaminleri sağlayabilir. 

– En etkili idrar söktürücüdür. Sindirim problemlerinin yaşanmasını önlemede etkili olan salatalık, zengin lif içeriği bakımından şişlik ve kabızlığı engeller. Böbrek üstü bezlerinin çalışmasını destekler. Böylece enfeksiyon kapma oranını azaltır.

Mevsim geçişlerinde vücudun sıvı dengesini sağlayarak ısı oranını ayarlar. Terleme gibi günlük yaşam kalitesini olumsuz etkileyen durumların yaşanmamasını sağlar. Ayrıca tırnak ve saç bakımından da etkilidir. Saç derisindeki hücreleri kuvvetlendirmede etkili olan salatalık tırnakların kırılmasını engeller.

SALATALIK YEMENİN YAN ETKİLERİ

Kabuğundaki yüksek toksinler zehirlenmeye sebebiyet verir. Uzmanlar özellikle tadı acımsı olan salatalıkların cilt alerjilerine neden olabileceği konusunda uyarıyor. 

Çekirdeğinde bulunan cucurbitin adı verilen madde idrar söktürücü özelliğine sahiptir. Ancak salatalık aşırı tüketildiğinde vücuttan daha fazla sıvı atmaya neden olur.

C vitaminine sahip salatalık antioksidan özellik gösterir. Fakat bir hafta boyunca çok fazla tüketilen salatalığın bu özelliği oksidan etkisi göstermeye başlar. Bu da vücuttaki serbest radikallerin çoğalmasına sebebiyet verir. 

Potasyum oranı yüksek besinlerden biri olan salatalık çok tüketildiğinde böbreklerin hızlı çalışmasına neden olur. Bu da ishal ve karın ağrısı gibi rahatsızlıkların riskini arttırabilir.

Salatalık vücuttaki sıvı oranını yükselttiğinde diğer organlara olduğu gibi kalbe de zarar verebilir. Kan oranındaki sıvıyı artıran salatalık kalbin fazla kan pompalamasına neden olur. Bu da baş ağrısı ve nefes almada zorluk çekme gibi belirtilerle kendini gösterir.

Yapılan araştırmalarda polen, karpuz, papatya çayı, muz ve ayçekirdeğine alerjisi olan kişilerin salatalığa da alerjileri olduğu ortaya çıkmıştır. Fakat kişilerde salatalığın yaptığı alerji etkileri ilk başlarda gözle görülmez. İlerleyen zamanlarda cilt döküntüleri, ağız içi yaralar ve göz kızarıklıkları ile ilerlemeye başlar.

Yeni Zelanda’daki manuka çiçeklerinin polenlerinden yapılan bala manuka bal denir. Tüm dünyaya da buradan ihraç edilen manuka balı binbir derde devadır. Özellikle yapılan araştırmalarda manuka balının kanserli hücreleri azaltığı yönde sonuçlara varılmıştır. Antibakteriyel etkiye sahip bu bal ayrıca virüslere karşıda güçlü bir besindir. Peki Manuka balı nedir ve faydaları nelerdir? Haberin detayında manuka balı:

19. yüzyıl başlarında itibaren keşfedilen manuka çiçeğinin polenlerini toplayıp bal yapan arıların ortaya çıkartıkları besinin güçlü bir doğal ilaç olduğu ortaya çıkarıldı. Ancak yerli halkın asırlardır bunu şifa amaçlı kullandığı tarih kitaplarında tespit edildi. Yeni Zelanda ve Güney Doğu Avustralya’nın dağlık alanlarında yetişen manuka çiçeğinin yaprakları yaraları hızlı iyileştirir. Alternatif tıpta ilaç yapımında kullanılan bu çiçek türü kokusu ve lezzetiyle arılarında ilgi alanında yer aldı. O bölgede sadece o çiçekler yetiştiğinden arıların polen olarak adresleri de sadece manuka çiçekleri olur. Bu yüzden civardaki arı kovanlarındaki ballara manuka balı denir. Yerli halk Maorililer bu balı ve çiçeği hemen hemen her hastalıklarında kullanmıştır. Günümüzde ise araştırmalara konu olan manuka çiçeği ve balının güçlü antioksidan olduğu görülmüştür. Özellikle soğuk algınlığına neden olan virüslere karşı etkili olan manuka balı Yeni Zelanda’dan tüm dünyaya ihraç edilir. 

MANUKA BALININ FAYDALARI NELERDİR?

Ünlü tenisçi Novak Djokovic ve oyuncu Scarlett Johansson’un da tüketimiyle popülerliği artan manuka balına dünya genelinde talep arttı. İlgi oladığı olan bu balı üreten arıların çalınması ise olay oldu. Koruma altına alınan manuka çiçekleri ve balı;

Viral enfeksiyonlar nedeniyle oluşan boğaz ağrılarına doğal ilaçtır. Sıcak suyun içine bir kaşık eklenip tüketildiğinde bronş yollarını temizler. Balgam söktürücü özelliği sayesinde boğazları enfeksiyondan arındırır. Virüslerin akciğere inmesini önler. 

Güçlü bir antibakteriyel etkiye sahip olduğundan bağışıklık sistemini güçlendirme de etkilidir. Hastalıklara karşı adeta vücut direncini artıran manuka balı, aynı zamanda vücut içindeki mantarlı ve virüsleri de temizler.

İltihaba bağlı görülen eklem ağrıları da azaltır. Yaraların hızla iyileşmesini sağlar. Bu yüzden askeri tedavi alanlarda bu bitkinin yaprakları ilaç olarak kullanılır.

Mide ve bağırsak hastalıklarını önler. Sindirimi rahatlatır. Fonksiyonlarını artırarak metabolizmanın iyileşmesini kolaylaştırır.

Aniden değişen havalarla beraber artan viral enfeksiyon hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Grip ve nezle arası belirtiler gösteren ancak zamanında tedavi edilmediğinde daha ciddi hastalıklara neden olan viral enfeksiyonun ne olduğunu biliyor musunuz? Peki Viral enfeksiyon nedir? Haberin detayında viral enfeksiyona dair her şeyi bulabilirsiniz.

Virüs yolu ile oluşan hastalıkların geneline viral hastalıklar denir. Mevsim geçişlerinde artan soğuk algınlığı, gribal enfeksiyon, üst ve alt solunum yolu hastalıkları virala dahildir. Vücuda çeşitli sebeplerden ötürü giren ve yerleşen kuluçka dönemi bittikten sonra bağışıklık sisteminde ciddi deformasyonlara neden olur. Bazı hastalık çeşitleri kolayca atlatılabilirken bazıları ise uzun sürer ve kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Viral virüsler antibiyotik ilaçlarla kolay kolay iyileşmez. Bu gibi hastalıklar esnasında bağışıklığı güçlendiren ve virüsleri vücuttan atacak güçlü aşılar önerilir. Uzmanlar özellikle çocukları ve yaşlıların düzenli aşılarla bu hastalıklar karşısında direncinin artırılmasını tavsiye eder. Viral enfeksiyon ile bakteriyel enfeksiyon hastalıkları sürekli karıştırılır. Ancak virüsler bağışıklığa yerleşerek kişinin yorgun halsiz düşmesine neden olur. Bakteriyel enfeksiyon ise vücutta çoğalan bakteriler yol açar. Bu hastalıkların süreçleri daha ağır geçer. Yüksek ateş, vücut titremesi, sinüs yollarının bakterilerle tıkanması, boğazın tahrip olması, balgam ve bademcik şişmesi gibi belirtiler gösterir. İki enfeksiyonda hemen hemen aynı belirtileri göstermesine rağmen ayırt edici nokta ateşlenme süresi ve yüksekliğidir. Bakteriyel enfeksiyonlarda ateşlenme her zaman yüksek oranlarda seyir eder. 

VİRAL ENFEKSİYON NASIL BULAŞIR?

Virüs genellikle temas yolu ile kişiden kişiye bulaşır. Bu yüzden toplu yerler en tehlikeli alanlardır. Temas, ağız ve solunumla bulaşan virüsler bakımından çocuk, yaşlılar ve hamileler riskli olan gruplardır. Çocuk parkları, okullar, alışveriş merkezleri ve toplu tuvalet alanları da virüsün yayılmasını tetikler. 

VİRAL ENFEKSİYON BELİRTİLERİ NELERDİR?

– Bağırsaklara yerleşen virüsler florasanın sayısını bozarak ishal gibi vücut sıvı kaybını artıracak rahatsızlıklara neden olur.

– Bağışıklığın virüslere karşı hareketlenmesi ile sinir hücreleri ısınmaya başlar. Kanda dolaşan sinir hücreleri vücudun aniden ısınmasını sağlar.

– Virüsler karşısında en hassaslaşan bölge boğazdır. Boğaz ağız içine kadar virüsten etkilendiğinden yutkunma nefes alma gibi faaliyetleri azaltır. Şiddetli bir kuru öksürüğe sebebiyet verir.

– Yorgunluk vücut hareketlerinde ağrı ve özellikle kaslarda yavaşlama gibi belirtiler seyir gösterir.

VİRAL ENFEKSİYON TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Uzmanlar bu gibi rahatsızlıklar esnasında kişinin hemen ilaç tedavisini başlamasını genellikle tavsiye etmez. Öncelik aşı yapımı ve C vitamini tüketmeyi öneriyor. Bunun dışında kişinin en az 3 güç dinlemesini, hafif yemekler tüketmesini, ellerin sürekli dezenfekte edilmesi, kullanılan kişisel eşyalara kimsenin dokunmamasını ve gün içerisinde bol bol su tüketilmesi gerektiği vurgulanır. 

Farklı nedenlerden ötürü diş kökünde biriken enfeksiyonlu hücrelerin neden olduğu diş apsesi hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Hemen hemen herkesin yaşadığı bu sağlık sorunu her yaşta ve cinsiyette görülebilir. Ağız içi bakteriyel hastalıklarından en yaygını olan diş apsesi zamanında tedavi edilmediğinde farklı hastalıklara da zemin hazırlayabilir. Peki diş apsesine doğal çözümler nelerdir?

Yeteri miktarda temizlenmeyen diş köklerinde biriken enfeksiyonlu hücrelerin neden olduğu rahatsızlığa diş apsesi denir. Dişin kökünden farklı yönlere doğru da yayılabilen bu hastalık şiddetli ağrıya neden olur. Zamanında müdahale edilmediğinde ciddi hastalıklara zemin hazırlayabilir. Ağrı bazen boğaz ve kulağa kadar sıçrar. Orta şiddetten yükselen ağrı kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Türleri olan diş apsesi, farklı nedenlerde de ortaya çıkabilir. Uzmanlar bu gibi rahatsızlıkların önemsenmediğinde kansere bile zemin hazırlayabileceğini vurguluyor. Lenf bezlerine kadar sıçrayabilen enfeksiyonlar hücrelerin mutasyonunu bozarak bu bölgelerde tümör oluşturabilir. Bu da diş eti kanserine yol açar. Bu yüzden şiddeti artan diş apsesinde mutlaka bir uzmana görünmekte fayda var. 

KAÇ ÇEŞİT DİŞ APSESİ VARDIR?

Diş kökünün en ucunda görülen diş apsesine periapikal denir. Şiddeti ilerledikçe yaşanır. 

Diş etinde görülür. Dokunulabilir. Ağız kokusuna ve çene ağrısına neden olur. Periodontal apse denir.

Dış ette ortaya çıkan iç yanağı da hasarlaştıran diş eti apsesidir. 

DİŞ APSESİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Zonklayıcı bir ağrı ile diş etinden çeneye çeneden kulağa vurur. Apsesinin olduğu tarafa doğru uzanmak sıkıntılı olur. 

Bağışıklık sistemi enfeksiyondan etkilendiğinden vücut ısısında değişiklik olur. Bu da ani ateşlenmelere sebebiyet verir.

Yüzde kulak altında ya da çene altında belirsiz şişkinlikler ortaya çıkar.

Yemek yemekte güçlük çekmek

Ağız kokusunun kötüleşmesi ve besinlerin tadını bozuk alma

Sıcak ve soğuk yiyecek ya da içeceklere karşı hassas olma gibi belirtilerle kendini gösterir.

DİŞ APSESİ KAÇ GÜNDE GEÇER?

Düzenli ağız ve diş bakımı yapıldığında ortalama bir haftada geçer. Uzman doktor genellikle apseye neden olan enfeksiyonun şiddetini azaltmak için ilaç tedavisi uygular. Doktora başvurmadan ilaç kullanılması önerilmez. Bunun dışında da evde doğal yollarla enfeksiyonların şiddeti azaltılabilir.

DİŞ APSESİNE DOĞAL ÇÖZÜMLER…

Karanfil güçlü bir antiseptik olduğundan çiğnenerek ağzı içerisindeki enfeksiyonlu hücreler azaltılabilir. 

Apsenin çıktığı yanağa buz koyarak şok etkisi ile ağrısı giderilebilir.

Elma suyu içerdiği antibakteriyel maddeler sayesinde dişteki mikrobu temizler. Bunun yanı sıra tükürük bezlerindeki virüsleri de yok eder.

Sarımsak da diş apsesinin şiddetini azaltmada etkili bir doğal çözümdür. 

Karbonatlı su gargarası ya da sumaklı su gargarası da hep diş apsesine hem de diş apsesinin neden olduğu etkileri azaltmada etkilidir. 

Farklı nedenlerden ötürü diş kökünde biriken enfeksiyonlu hücrelerin neden olduğu diş apsesi hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Hemen hemen herkesin yaşadığı bu sağlık sorunu her yaşta ve cinsiyette görülebilir. Ağız içi bakteriyel hastalıklarından en yaygını olan diş apsesi zamanında tedavi edilmediğinde farklı hastalıklara da zemin hazırlayabilir. Peki diş apsesine doğal çözümler nelerdir?

Yeteri miktarda temizlenmeyen diş köklerinde biriken enfeksiyonlu hücrelerin neden olduğu rahatsızlığa diş apsesi denir. Dişin kökünden farklı yönlere doğru da yayılabilen bu hastalık şiddetli ağrıya neden olur. Zamanında müdahale edilmediğinde ciddi hastalıklara zemin hazırlayabilir. Ağrı bazen boğaz ve kulağa kadar sıçrar. Orta şiddetten yükselen ağrı kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Türleri olan diş apsesi, farklı nedenlerde de ortaya çıkabilir. Uzmanlar bu gibi rahatsızlıkların önemsenmediğinde kansere bile zemin hazırlayabileceğini vurguluyor. Lenf bezlerine kadar sıçrayabilen enfeksiyonlar hücrelerin mutasyonunu bozarak bu bölgelerde tümör oluşturabilir. Bu da diş eti kanserine yol açar. Bu yüzden şiddeti artan diş apsesinde mutlaka bir uzmana görünmekte fayda var. 

KAÇ ÇEŞİT DİŞ APSESİ VARDIR?

Diş kökünün en ucunda görülen diş apsesine periapikal denir. Şiddeti ilerledikçe yaşanır. 

Diş etinde görülür. Dokunulabilir. Ağız kokusuna ve çene ağrısına neden olur. Periodontal apse denir.

Dış ette ortaya çıkan iç yanağı da hasarlaştıran diş eti apsesidir. 

DİŞ APSESİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Zonklayıcı bir ağrı ile diş etinden çeneye çeneden kulağa vurur. Apsesinin olduğu tarafa doğru uzanmak sıkıntılı olur. 

Bağışıklık sistemi enfeksiyondan etkilendiğinden vücut ısısında değişiklik olur. Bu da ani ateşlenmelere sebebiyet verir.

Yüzde kulak altında ya da çene altında belirsiz şişkinlikler ortaya çıkar.

Yemek yemekte güçlük çekmek

Ağız kokusunun kötüleşmesi ve besinlerin tadını bozuk alma

Sıcak ve soğuk yiyecek ya da içeceklere karşı hassas olma gibi belirtilerle kendini gösterir.

DİŞ APSESİ KAÇ GÜNDE GEÇER?

Düzenli ağız ve diş bakımı yapıldığında ortalama bir haftada geçer. Uzman doktor genellikle apseye neden olan enfeksiyonun şiddetini azaltmak için ilaç tedavisi uygular. Doktora başvurmadan ilaç kullanılması önerilmez. Bunun dışında da evde doğal yollarla enfeksiyonların şiddeti azaltılabilir.

DİŞ APSESİNE DOĞAL ÇÖZÜMLER…

Karanfil güçlü bir antiseptik olduğundan çiğnenerek ağzı içerisindeki enfeksiyonlu hücreler azaltılabilir. 

Apsenin çıktığı yanağa buz koyarak şok etkisi ile ağrısı giderilebilir.

Elma suyu içerdiği antibakteriyel maddeler sayesinde dişteki mikrobu temizler. Bunun yanı sıra tükürük bezlerindeki virüsleri de yok eder.

Sarımsak da diş apsesinin şiddetini azaltmada etkili bir doğal çözümdür. 

Karbonatlı su gargarası ya da sumaklı su gargarası da hep diş apsesine hem de diş apsesinin neden olduğu etkileri azaltmada etkilidir. 

Hemen hemen her sonbahar ve kış aylarında pazarda gördüğümüz ama çoğu kimsenin tam olarak ne olduğu bilmediği murt meyvesi hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Mersin meyvesi ya da bilimsel olarak hambeles olarak da bilinen meyve aslında insan sağlığına da inanılmaz faydaları vardır. Mide ve metabolizmaya fayda sağlar. Peki Hambeles (Murt) faydaları nelerdir? Haberin detayında hambelese dair her şey:

Türkiye’de Çukurova ikliminde dağlık alanlarda yol kenarlarında kendiliğinden yetişen bu meyveye murt ya da hambeles deniliyor. Çoğunlukta Mersin’de yetiştiğinden bazı yörelerde Mersin meyvesi de denir. Akdeniz ikliminde rahatlıkla yetişen murt meyvesi aynı zamanda Marmara ve Ege Bölgesinde de rahatlıkla yetişir. İçeriği incir gibi çekirdeklerden oluşan bu meyve sarı ve kahve renk olduğunda tüketilir. Sarı rengindeyken ekşi bir tadı olan bu meyvenin kahverengiyken ise oldukça tatlı bir tada sahip olur. Bazı bölgelerde bitkisel ilaç olarak kullanır. Cilt bakımından yeni doğan bebeği temizlemeye kadar her alanda kullanılan bu meyvenin saymakla bitmeyen faydaları vardır. Genellikle sonbahar ve kış aylarında pazar tezgahlarında görülür. 

HAMBELES (MURT) FAYDALARI NELERDİR?

Hambeles reyhan ve zeytin yağı ile karıştırılıp yüze sürüldüğünde ciltteki deforme olmuş alanları derinlemesine temizler. Bunun yanı sıra akne ve sivilce oluşumunu da engelleyerek cildin daha parlak ve canlı görünmesini destekler.

Antiseptik özelliği sayesinde enfeksiyonlu hücrelerin kolayca yok olmasını sağlar. Bazı yörelerde reyhan ile beraber bir gün boyunca suda bekletilen hambelesin suyu ile yeni doğmuş bebekler 7 gün boyunca yıkanır. 

Boğazdaki balgamı temizlemek için hambeles yaprağının suyu ile üzüm suyu karıştırılıp tüketilebilir. Aynı zamanda bu karışım ağız içi ve mide yaralarına iyi gelir. 

Kış günlerinde artan soğuk algınlığı içinde bu meyve kaynatılıp tüketilebilir. Bağışıklığı güçlendiren hambeles meyvesi virüslü hücrelere karşı vücudun direncini artırır. 

Hambeles içeriğinde uçucu yağ, sitrik asit ve doğal şeker bulundurur. Kandaki şekeri olumsuz etkilemediğinden şeker hastalarının bile rahatlıkla tüketebileceği bir meyvedir. Ayrıca bağırsak sağlığını koruyan hambeles bitkisi kabızlık ve ishal gibi rahatsızlıklara yakalanma riskini azaltır. 

A vitamini bakımından da zengin olan hambeles meyvesi göz yorgunluğu hastalığına da iyi gelir. Özellikle ileri yaşlarda görülme sıklığı olan görme problemine karşıda göz sağlığını olumlu etkiler.

MURT NASIL TÜKETİLİR? 

250 gram hambeles yaprağını kaynatınız. Süzerek içiniz. Özellikle mide ve bağırsak ağrısı sırasında tüketebilirsiniz.

Hambeles meyvesinden 200 gram 6 yaprak reyhan ve 2 kaşık zeytinyağını blendırdan geçiriniz. Haftada bir maske olarak kullanınız.

MURTUN YAN ETKİSİ VAR MIDIR?

Mayhoş bir tada sahip olduğundan damakta farklı bir tat bırakır. Her besinde olduğu gibi murt meyvesinde de tüketiminde ölçü oldukça önemlidir. Her şeye alerjisi olan kişilerin tüketmesi sakıncalı olabilir. Ayrıca ciddi kronik hastalığı olanlarında tüketmeden önce uzmanlarında danışmaları gerekir. Dilde ve boğazlarda şiddetli kaşınmaya yol açabilir. 

Birçok insanın yaşadığı ancak üzerinde durmadığı sağlık sorunlarından biri gece uykuda terlemedir. Peki gece uykuda terlemenin nedenleri nelerdir? Erkeklere oranla kadınlarda sık sık yaşanan rahatsızlığa başka hastalıklar neden olmaktadır. Özellikle ruhsal hastalıklar ve hormonsal dengesizliğin neden olduğu gece uykuda terleme hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık.

Uyku  insan fizyolojisinin otomatik ihtiyaç duyduğu bir aktivitedir. Vücut özellikle bu süreçte kendini yenileme ve dinlenme fırsatı bulur. Bu yüzden uyku insan sağlığını da etkiler. Yaklaşık 85 uyku hastalığı vardır. Günümüzde giderek çoğalan kronik uykusuzluk bunların başında gelir. Uyku bozukluğunun birçok nedeni vardır. Bunlar arasında en yaygını ruhsal hastalıklardır. Özellikle 25 -40 yaş arasını tehdit eder. Uykusuzluk sanıldığı gibi basit bir rahatsızlık değildir. İntiharla bile sonuçlanan vakalar vardır. Uykusuzluğun yanı sıra uyku sırasında da yaşanan bazı olaylar ya da hastalıklar bir başka rahatsızlıklara zemin hazırlar. Bunlardan biri de gece uykuda terlemedir. Halk arasında gece terlemenin kötü rüyadan kaynaklandığı bilinse de aslına uyurken terleme tamamen bilimsel bir durumdur. Hatta bazı uzmanlara göre rahatsızlıktır. Vücudun gece yatarken yenilenmeye geçmesi gibi hastalanması da olası bir faktördür. Özellikle gün içerisinde biriken zararlı toksinler veya hücreler gece harekete geçerek hastalıklara neden olur. Gece terlemenin beraberinde halsizlik, kilo kaybı ve ağrılar yaşanır. 

GECE UYKUDA TERLEMENİN NEDENLERİ NELERDİR?

Değişen hormon miktarı terlemeye neden olan en önemli faktördür.

Gün içinde aşırı tüketilen yağlı besinler terlemeye yol açar.

Üst solunum yolları ile vücuda giren virüslerde terlemeye neden olur.

Beyinin herhangi bir hasara uğraması vücut ısısını etkiler. Bu da özellikle baş bölgesinde terleme gibi belirtilerle kendini gösterir.

Kullanılan bazı ilaçların yan etkileri de terlemeye yol açar.

Kandaki şeker oranının artması ter bezlerini harekete geçirir bu da genellikle bacak arası ve kolduk altında kokulu terlemeye neden olur. 

Böbrekleri üşütmek ya da böbrek üstü bezlerinin iltihaplanması da terleme yaşanmasına sebebiyet verir.

Nadiren de olsa kanser hastalıklarının ilk belirtisi arasında terleme vardır. 

GECE TERLEME BELİRTİSİ!

Terleme belirtisi bazen mariz olarak kendini göstermez. Kalın giyinilmemesine rağmen sabah uyandığınız da sırtınızın ya da yüzünüzde terleme varsa bu gece terlemesi belirtisi olabilir. Bunun yanı sıra saç diplerinizideki yağlı tabaka da terlemeye işarettir.

TERLEMEYE İYİ GELEN DOĞAL YÖNTEMLER…

Terlemeyi azaltmak için vücudun yeterli miktarda magnezyum ve B vitaminine sahip olması gerekir. Bu durum içinde;

Her sabah bir çay bardağı sıkılmış domates suyu içilebilir. Domates içerdiği antioksidan sayesinde ter bezlerine neden olan virüs ve hastalıkları idrar ve dışkılama yolu ile vücuttan atar.

Yeşil çayda yatıştırıcı maddeler içerdiğinden terlemeye neden olan zararlı hücrelerin sayısını azaltmaya yardımcı olur. Uzmanlar günde iki bardak yeşil çay tüketilmesi gerektiğini vurguluyor.

 Bir çay kaşığı meşe ağacı kabuğu, okaliptüs ve ceviz yaprağını yaklaşık 1 litre suda kaynatınız. Karışımı süzdükten 1 litreye kadar soğuk su ekleyerek terleyen bölgeleri bu suyla temizleyiniz.

Kaşıntı ve kızarıklıkla başlayan ayak mantarı enfeksiyonu havaların ısınmasıyla artar. Yaşam kalitesini düşüren ayak mantarı, bulaşıcı bir deri hastalığıdır. Genellikle erkeklerde görülen bu hastalık zamanında tedavi edilmediğinde her yere yayılır. Ciddi bir cilt hastalıklarından biri olan ayak mantarı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki Ayak mantarının belirtileri neler?

Ayak mantarı, ayakta görülen genel mantarlara söylenir. Çünkü ayakta görülen üç farklı mantar hastalığı bulunur. Bunlar arasında en yaygını intertriginözdür. Bu mantar çeşidi parmak arasında görülür. Genellikle küçük parmak arasında görülen intertriginöz, pullanma ve kaşınma gibi belirtilerle görülür. Deri hastalığı olan ayak mantarının bulaşma riski yüksektir. Hiperkerotik olan tür ise yak derisinin genelinde meydana gelir. Tahriş ve kaşınma sonucu deri pullanır. Estetiksel bozukluğun yanı sıra ayağın kullanım fonksiyonunu da olumsuz etkiler. En az görüleni ise vezikülobüllözdür. Kabarcıklı olan bu mantar türü içeriğinde sıvı biriktirir. Aniden görülen kabarcıklara müdahale edilmediğinde ayak tabanlarında çoğalır. Yaygın olan bu cilt hastalığı bulaşıcı olduğundan uzmanlar tedavisi konusunda uyarıda bulunuyor. Aksi halde ortak kullanılan her yerde hızla yayılır. Yaşam kalitesini düşüren bu hastalık ayakların işlevselliğini de olumsuz etkiler. 

AYAK MANTARI NEDENLERİ;

Uzun süre havasız bir ayakkabı kullanma

Yeterli miktarda ayakların temizlenmemesi

Ayak mantarına meyilli olma

Mantar bulunan ortamda bulunma

Aşırı stres altında kaşınmaya bağlı tahribatla derinin kaldırılması ve cildin virüsü kapma olasılığına zemin hazırlar.

AYAK MANTARININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Deri yüzeyinin kızarmasına ve dökülmesine neden olur.

Sürekli kanayana kadar kaşınma isteğine sebebiyet verir. 

Kötü bir koku oluşur. 

Ayakların taban kısımlarında kepeklenme görülür.

İşlev sırasında ayaklarda yanma yaşanır. 

Ayak mantarı zamanında müdahale edilmediğinde tırnaklara sıçrama olasılığı vardır. Bu da tırnak kaybına yol açar. Bunun aynı sıra mantar cilt bozukluğuna yol açar. Akabinde cilt enfeksiyonu ve lenf damarı enfeksiyonu gibi daha şiddetli ikincil enfeksiyonlara zemin hazırlar. 

AYAK MANTARININ TEDAVİSİ VAR MI? 

Fiziksel muayenede hemen tespit edilebilir. Farklı tedavi yöntemleri vardır. Bazı uzmanlar enfeksiyonu ciltten tamamen atmak için kazıntı işlemi yapar. Kazıma işlemiyle tüm deri soyulur. Oldukça inatçı bir hastalık olduğundan tekrar etme olasılığı yüksektir. İçsel mantar enfeksiyonlarda ilaçla kurtulma ihtimali vardır. Ancak yüzeysel enfeksiyonlardaki krem tedavisi çok işe yaramaz. Kronik hale bile gelebilir. Tırnağa sıçrayan mantarın tedavisi cilttekinden daha uzun sürer. Bir yıla kadar devam tedaviler de bazen olumlu sonuçlanmaz. Uzmanlar tedavi sürecinde hijyenin önemini vurgular. Bunun içinde;

Günlük ayak bakımına önem verilmedir.

Yaz aylarında açık ayakkabı tercih edilmedir. Kış aylarında ise hava alan ayakkabılar giyilmeli.

Ortak alanlarda örneğin banyo, spor salonları ve hamam ıslak yerlere çıplak ayakla basmayın.

Islaklık sonrası ayaklar temiz ve tek kullanımlık havlularla kurulanmalı.

Çoraplar günlük değiştirilip yıkanmalı.

– Ayak mantarını önleyen doğal yollar ise sarımsak ve sirkedir.

Elma sirkesi suyunda ayaklar yarım bekletilip ılık suyla yıkanıp iyice kurutulmalıdır.

Sarımsak ve zeytin yağını karıştırıp krem şeklinde ayaklara sürüldüğünde mantar enfeksiyonunu azaltır. 

Mantar bakterisini önleyen spreyler kullanılmalıdır.